29 Eylül 2015 Salı

Easy A

Adı Çıkmış
Easy A başrolünde Emma Stone'un bulunduğu bir romantik komedi. Başka hiç kimseden bahsetmeyeceğim çünkü film sırf Emma oynasın diye çekilmiş.
Sosyal statüsünü yükseltmek isteyen Olive hakkında çıkan bir dedikoduya karşı çıkmayınca birden okulun popüler kızına dönüşüyor ve bundan para kazanmanın bir de yolunu buluyor.
Bence ergen çocuklarınız varsa, cinsellikle alakalı cocuğunuzla utanmadan rezil olmadan konuşayım -da nasıl konuşayım diye dertleniyorsanız bırakın bunu izlesin :). B sıkıldı filmden çünkü yaşımıza uymuyordu, ama ben Emma Stone'a bayıldığım için çok gülmüştüm. Resmen Emma oynasın diye film yapmışlar demiş miydim? 
Gossip Girl'deki Serena'nın sevdiceğini de (hangisini dediğini duyar gibiyim, Penn Badgley) filmde görüyoruz, kendisi en ünlü dizilerden birinde iyi bir rolde oynar, şurada 10 dk görünmek için gel o kariyeri tehlikeye at. Bari zirvede bıraksaydın. Bu rolden sonra kim seni ne yapsın.
Film çerezlik, böyle iki saat falan uzata uzata yemek yiyeceksiniz, ergen bir kuzeniniz varsa ve izleyebilecekleriniz kısıtlıysa açın gitsin.
D.
(Bu arada film golden globe a aday olmuş, işiniz gücünüz yok muydu başka? Bir de filmi Emma Stone oynasın diye çekmişler.
B.)

27 Eylül 2015 Pazar

Remember Me

Beni unutma
Remember Me, baş rollerinde Robert Pattinson ve Emilie de Ravin'in olduğu, yönetmenliğini Allen Coulter'in yaptığı 2010 yapımı bir romantik dram. Film, Erkek kardeşi intihar etmiş Tyler ve annesinin ölümüne tanık olmuş Ally'nin birlikteliğini anlatıyor.
Romantik film gördü mü kendini engelleyemeyen, yine bir gece filmsizliğin eşiğinde kalan ben Robert Pattinson'a rağmen filme başladım ve gariptir ki yine ona rağmen devamını getirdim. Çok ama çok klasik bir romantik dram olan film sonu sayesinde bu tarz filmlere nazaran değişik olmuş. Kadın oyuncuya acıyıp, iç geçirip adama küfrediyor ve bir türk filmiymiş gibi tam taraf seçecekken, bu sefer adamın gözünden hikayeyi görüyorsunuz ve taataaa film bitti. Bir de eğer Robert o salak Edward olmasaydı gözümde hoş bir aşık olarak kalabilirdi. Beğendim diyemem ama romantik bir dram için idare eder.
D.

24 Eylül 2015 Perşembe

Avengers: Age of Ultron

Yenilmezler: Ultron Çağı
The Avengers adıyla çıkan filmin ikincisi olan Age of Ultron, Tony Stark ve Bruce Benner'ın 'barışı getirelim' diye kafalarına göre takılmaları sonucu, işlerinin ters gitmesini ve güzelim New York'un yine haşat olmasını anlatıyor.
Filmde iki yeni kahramanımız var. Quicksilver ve Scarlet Witch. X-Men First Class da tadımlık gözüken Quicksilver'ı daha çok beğendiğim için buradakine bir yorum yapmak istemiyorum. Scarlet Witch'i beğendim, kendisini canlandıran Elizabeth Olsen'ı sevdim de keşke bu rol için biraz daha seksi birini bulsalarmış ya da en azından boyu uzun birini :)
Film sıkıcıydı. Belki sinemada izlemiş olsam dev ekranın büyüsüyle farklı düşünebilirdim, ama laptoptan izledim ve baygınlık geçiriyordum.
İlk filmi çekmiş önümüze koymuşlar (bir Ocean's Eleven vakası daha), değişiklik olsun diye de bunları birbirine düşürmüşler. Bir de işin içine aşk katalım demişler ama sağolsun Black Widow da Hulk da bunu hissettiremedi, gözlerinden anlaşılıyordu yemedim.
Üstelik yorucu. Gaza getirmiyor, buhran geçirtiyor. Komik ama o da bir zahmet artık, Marvel filmlerinin olmazsa olmazı -ki bu unsuru çok az kullanmışlardır yine de. Bence çerez niyetine izlenir. Ben filmi beş saatte bitirdim arada dizi mizi izledim. Düşünün artık bu tarz filmleri severim normalde ve sabırsızlıkla beklerim. 
B.


23 Eylül 2015 Çarşamba

Black Swan

Natalie Portman'ın baş rolünde olduğu ve Darren Aronofsky'nin yönettiği film, bir balerinin Beyaz Kuğu rolüne seçilmesini, ancak rolüne hazırlanırken zamanla kendini kaybetmesini ve yavaş yavaş Siyah Kuğu'ya dönüşmesini anlatıyor.
Bu filmi izlemeyen kalmamıştır herhalde. 2010'da bayağı moda olmuştu çünkü. İçinde Mila Kunis var diye de bayağı sükse yapmıştı; kadının bundan önce film alanında kayda değer bir işi yoktu, ama ne zamanki filmde libidoları zıplattı o zaman olay oldu. Hala da kayda değer bir filmi yoktur.
Birimiz bu filmde en çok Natalie Portman'ın acı çekmesini sevmiş (açlıktan olabilir, yirmi kilo vermiş nihayetinde), birimiz dram var bale var diye. Hafif depresyonda gibiyseniz enteresan bir şekilde filmdeki karanlık sizi rahatlatıyor. O karanlık filme çok elit bir hava veriyormuş da, etraf aydınlanıp gerçek dünyaya dönünce bulduğumuzu beğenmeyecekmişiz gibi.
Böyle bir şeyler işte.
B. & D.


22 Eylül 2015 Salı

Alice in Wonderland

Alice Harikalar Diyarında
Yönetmenliğini Tim Burton'ın üstlendiği, oyuncu kadrosunda Mia Wasikowska, Johnny Depp, Helena Bonham Carter, Anne Hathaway'in olduğu Alice Harikalar Diyarında 2010 yapımı bir fantastik film.
Alice kızımızın beyaz tavşanı takip etmesi ve çocukluğunda gittiği harikalar diyarına dönmesini konu alan film, Alice'in harikalar diyarı halkına (?),  Kırmızı Kraliçe'yi tahttan indirmeleri için yardım etmesini anlatıyor. Artık Alice'in kafası mı güzeldi, o kadar mantarı nereden buluyor, yoksa beyaz tavşanları takip etmenin bir takım sakıncaları mı var, ona siz karar verin.
Şimdi...
Makyaj ve efektler çok hoştu, renkler bir harikaydı, ama baş roldeki hatun felaketti, o ne mimiksizlik. Sadece onun olduğu sahneler bayağı bayıktı.  Anne Hathaway de fenaydı, ama onu zaten sevmiyoruz. Objektif bir yorum yapamayabiliriz o yüzden. Fazla mütevazılığın kibirden olduğunu gösterenlerdendir kendisi. Meh. 
Kedi canını senin lafını da, Stephen Fry'ın seslendirdiği Cheshire kedisi için söylemişler demek ki. Şimdi dönüp sosyal medyada zırt pırt paylaşılan hangi kedi de Cheshire kedisinin felsefesi var? Tamam, abartmıyorum, ama kedi iyi bayağı. 
Johnny Depp de artık ortaya karışık bir Jack Sparrow, Willy Wonka sunuyor onu izlemesi keyifli. Bu adam zaten normal birini oynadığında film bir soğuk oluyor, içinde yoksa demek. 
Söz konusu acayip rollerse Johhny Depp'le birlikte Helena Bonham Carter da Allah'ın emri zaten. Kırmızı Kraliçe'yi izlerken bir keyif aldık. Uçurun kellesini!
İşte böyle sevgili blog.
Bir film tanıtımının daha sonuna geldik.
B. & D.