19 Ağustos 2014 Salı

Perfect Mothers

“I don't wanna stop. I don’t see why we have to stop.”
                                                           Lil
Perfect Mothers

Christopher Hampton’ın hikayesini yazdığı, Anne Fontaine’in senaryolaştırarak yönetmen koltuğuna oturdu filmin başrollerini Naomi Watts ve Robin Wright oynuyor. Filmin konusu çocukluk arkadaşı iki annenin, birbirlerinin oğullarına aşık olmasıdır. Konu çok rahatsız edici dursa da, film bunu yumuşatmayı başarmış.

Adore – Two Mothers – Perfect Mothers 
Filmin ismi konusunda biraz çılgınlık yaşanmış.  Üç isim düşünülmüş ve üçüncü de karar kılınmış, ben size sondan başa yazdım arkadaşlar; güzel bir tercih olmuş mu, olmuş bence. Sonuçta burda Young God’larımız var. Evet, konuya giriyorum.
Şu bunaltıcı ağustos ayında karşıma geçip de biri; şimdi nerde olmak istersin diye sorsa, görmek istediğin manzarayı tarif et dese, yaşamak istediğin evi anlat dese, hiç kendimi yormam bu filmi izlemesini söylerim. Ama kim niye sorsun di mi?  (38 derece nedir ya!) –millet 55 derecede kuruyo kızım, ohooo-o...
Bu kadar rahatsız edici bir konu bu kadar yumuşatılarak anlatılabilirdi -ki bundaki en büyük etken sizi hayran bırakan görüntüler. Konumuz iki harika güzellikteki annenin tanrı olarak değerledirdikleri (mecazi anlamda tabisi ki) oğullarıyla yaşadıkları uygunsuz ilişki –neye göre uygunsuz, kime göre uygunsuz? –vallaha bana göre uygunsuz sista :P . Annelerimiz, Lil ve Roz küçüklüklerinden beri çok yakın arkadaş olan iki kadındır. Aralarındaki ilişki çok güçlüdür; öyle ki Roz’un kocası, Roz’un ilişkisinin kendisiyle değil, Lil’le olduğuna inanmaktadır. Roz ve Ian, Lil ve Tom arasındaki ilişki zamanla gelişiyor, tempo hiç düşmüyor ve izlerken nasıl olur da kınamam diye kendinizi sorgularken buluyorsunuz.
Karaktelerin birbirlerine ve olayların geliştiği yöne verdikleri tepkiler beklenmedik, aynı zamanda çok sakin; bu da sizde anlama ihtiyacını doğuruyor. Olacakları merakla bekledim. Ve tahminlerim hep yanlış çıktı, kesinlikle klişe bir şeyler beklemiyor sizi.
Karakterler daha derin incelenebilir miydi; evet, hikaye daha çarpıcı anlatılabilir miydi; evet. Şahsen Roz dışında hiçbir karakteri merak etmediğim gibi çarpıcılık yerine bahsettiğim o yumuşaklığı tercih ederim. Baştaki ön yargılarıma şaşırarak belirtiyorum ben filmi beğendim arkadaşlar. Hatta bence izlemelisiniz. Kendi yargılarınıza şaşırabilirsiniz.
Bu arada Naomi Watts, evet çok güzelsin; ama Robin Wright, bebeğim House of Cards’da gördüğümden beri düşünüyorum bir kadının nasıl bu kadar  keskin ama naif bi karizmasi olabilir (-ne güzel yürümüşsün kadına, ahahaha). Onları anne olarak izlemeyi geçtim kayınvalide olarak görmek? Hangi gelin böyle bir eziklikle yaşayabilir yahu. Bir de bunlar babane!

Filmin bir adet ödülü bulunmakta. Buyurun trailer:
D.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder